Perşembe, Aralık 29, 2005

Lavinia


Lavinia

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Yine de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.S
ana gitme demeyeceğim,
Ama gitme,
Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme,
Lavinia.


Özdemir Asaf

Pazartesi, Aralık 26, 2005

sevdiklerimden




Aşk İki Kişiliktir
Değişir yönü rüzgarın
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk, iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden
Binlerce yıl uzaktadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına.
Aşk, iki kişiliktir
Avutmaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına.
Aşk, iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece
Tüketilmiş ve düşmüş gözden;
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşamaz sevdasını,
Severken hiç bir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk, iki kişiliktir.

Cuma, Aralık 23, 2005

zenginliklerimiz..

gunler gelip geciyor neyin tadına varabiliyoruz kendimize hayata neler kata bilyioruz hayati ne kadar yasayabiliyoruz

dusunduugmuzde kendimize 2 saatimizi ayirmamiz bile bize bazen cok luks bi olay olarak goruyoruz peki diger geri kalan 22 saat bunun icin feda edilemiyormu neden o kadar sure caba gosteriyoruz kendimize kendi dunyamiza 2 saat ayiramiyorsak

dusunmek bazen sapkinlastiriyor dusunmeden o yesil ovalarda sari kir ciceklerinin yapraklarini sayan cobanlara ozeniyorum...
hic bizaman elde edemiyecegimiz zenginlikler olarak gordugumuz nitelendirdigimiz degerler atadigimiz kisiler nesneler gercekten hak ediyorlarmi bunlari gercek zenginligi neden goremyioruz
her zaman kaybedince degerlendiriyoruz


kaybetmeden zenginliklerimizi gormemiz dilegiyle


ibrahim ozdemir

Cuma, Aralık 16, 2005

unutuyoruz ...

UNUTTUK
Biz unutkan bir milletiz. Bize yapılan her şeyi unuttuk. İnsan olarak yapmamız gerekenleri unuttuk. Sırayı, saygıyı unuttuk. Yaşlılara, hastalara, çocuklu kadınlara öncelik tanımayı, borcumuzu zamanında vermeyi, işimizi yalansız dolansız görmeyi, verdiğimiz sözü tutmayı, maziye saygıyı unuttuk.
70’li yıllarda göz göre göre bir kardeş kavgasına gittiğimizi unuttuk. Daha dün gelen yüzbinlerce soydaşı, Bosna’da çekilen acıları, trafik kazalarını, boğaz yangınlarını, çevre felaketlerini unuttuk.
İşgal edilen devlet arazilerini, mafyayı, eroin kaçakçılarını, bankaların hortumcularını, hayali ihracatçıları, affedilen canileri, hırsızları, gaspçıları unuttuk.
Biz unutkan bir milletiz. İhtilalleri, darbeleri, işkenceleri unuttuk. Hep kanları yerde kalmayacak dedik, katledilen gencecik askerleri, polisleri, öğrencileri unuttuk.
Avrupa’ya gittik, vatanı unuttuk. Türkiye’de Türkçeyi unuttuk.
Biz unutkan insanlarız. Üzerimize oynanan oyunları unuttuk. Ermenilerin bizi katlettiğini, Yunanlıların Anadolu’yu işgal ettiğini, Kıbrıs’ta bize haksız yere konulan “ambargo”yu unuttuk. Kıbrıs’ı unuttuk.
Yüreğimizi yakan, yavrularımızı yutan depremleri unuttuk. Biz unutkan insanlarız. Kıtlığı, kızıl çekirgeyi, ekmeğin, tuzun ve gazın olmadığı günleri kaç kişi hatırlıyor?
Unuttuk… Unuttuk… Unuttuk.
Geçen yüzyılın başlarındaki karanlık yılları, kan, ateş, felaket ve ihanet yıllarını unuttuk.
Sarıkamış’ta bir gecede düşmana tek mermi atamadan kar çiçekleri gibi donarak ölen onbinlerce vatan evladını unuttuk.
“Bu vatan bizim” diyerek cephelerinde kan döktüğümüz Yemen’i, Sina’yı, Filistin Cephesi’ni, Irak Cephesi’ni, Kafkas Cephesi’ni, Galiçya Cephesi’ni unuttuk.
Çanakkale’yi unuttuk. Devletin bekası için ikiyüzellibin’den fazla gencecik insanımızı yitirdiğimiz Çanakkale’yi unuttuk. Bugün gidip piknik yapıp geliyoruz. Çanakkale’yi unuttuk.
Çanakkale’ye gidin..! Gidin Çanakkale’ye..! Çocuklarınızı da götürün. Orada analarımızın, bacılarımızın, muhteşem yaslarını saygı ile anın. Orada yürekleri vatan sevgisi ile alev alev yanarak, şarkı söyleyerek ölümlere koşan o gencecik insanlara duyurmak için “Bu vatan bizim!” diye haykırın!
Seddülbahir’de, Kumkale’de, Kirte Deresi’nde, Zığındere’de, Kanlı Sırtlar’da, Arıburnu’nda, Anafartalar’da, Conk Bayırı’nda, dağa, taşa, denize, rüzgarlara, bulutlara, kuşlara, böceklere, düşmanlara duyurmak için haykırın, “Bu vatan bizim!” diye haykırın!
Bu milleti Türk, Kürt diye, Alevi, Sünni diye bölmek isteyenlerin kafalarına çakarcasına haykırın, “Bu vatan bizim!” diye haykırın.
“Bu vatan bizim…”

”Çanakkale, ahh Çanakkale” adlı kitaptan alınmıştır.

Perşembe, Aralık 15, 2005

bir marti olabilmeli insan

umarsizca bazen gok yuzunde ucabilmeli nefes alabilmeli hesap vermeden ucmali denizi izleyebilmeli
hesap yapmadan bogazi gorebilmeli guzellikler karsisinda nefesi kesicek kadar yukseklere cikabilmeli
ama
ama hayat bu degil iste
hayat degil ucmayi kanat cirpmayi bile engelliyor
esaretin icinde kaliyorsun gok yuzunde ucmayi degil gok yuzunu gormeyi bile unutuyorsun
gozun surekli kaldirim taslarini sayiyorsun
hic farkinda varmadan surukleniyorsun o hayat denen irmakta bi cakil tasisin farkinda degilsin hersey senin etrafinda gibi yasama
cakil tasi sin sen minik bi cakil tasi goklerde marti gibi ucmak isteyen

Çarşamba, Aralık 14, 2005

TÜM VATANSEVERLERE

TÜM VATANSEVERLERE HEPİNİZİN BİLDİĞİ GİBİ ETİBANK ÖZELLEŞTİRİLECEK VE ALICISI AMERİKA:) VE BOR İŞLETMELERİ ETİBANK BÜNYESİNDE KONULAN FİYAT NEDİR? 40 MİLYON $ LÜTFEN BİR DAHA OKUYUN VE LÜTFEN HERKESE İLETİN LÜTFEN Önemli !!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Borla çalısan araba üretildi, Türkiye kıskaçta. *Arabayı bor madeniyle çalıştıracak patentli 600 proje olduğu ortaya çıktı.Türkiye, dünya rezervinin yüzde 70`ine sahip ve uluslararası tröstler Türkiye uyanmadan bu kaynağı ele geçirmeyi planlıyor. Amerikan Millenium Cell (MC) ve stratejik ortağı Daimler-Chrysler (DC), seri üretime bile geçti. Ancak uluslararası tröstler, bu gelişmeleri ülkemizdeki bor zenginliğine egemen olmak için Türkiye`den kaçırıyor. Aksiyon dergisinde yayımlanan habere göre, konuyla ilgili incelemelerden biri Scientific American dergisinin Mayıs 2002 sayısında yayımlandı. Bir arkadaşımdan gelen ve daha önce bilginiz olduğunu düşündüğüm bir mektubu önemi nedeniyle ve arkadaşımın ricası üzerine dikkatlerinize sunuyorum.
T O R Y U M
Toryum radyoaktif bir element ve doğal olarak nükleer enerji elde etmekte kullanılıyor. Hem de alternatifleri içinde en temizi. Dünyada en çok Toryum rezervine sahip ülke hangisi bilin bakalım? Türkiye. Rezervi ne kadar ? 800.000 Ton. Sonra hangi ülke geliyor? Hindistan. Rezervi ne kadar ? 300.000 Ton. Türkiye`nin, iç borcu 85 milyar $. Dış Borcu 125 milyar $. Toplam 220 milyar $. Peki sahip olduğumuz Toryum`un değeri ne kadar? 120 TRILYON $. Yani toplam borcumuzu 545 kere ödüyor. Önce Bor, şimdi de Toryum... Daha bilmediğimiz neler var kim bilir !...
**DÜŞÜNÜLEBİLECEK EN TEMİZ YAKIT` başlığında verilen haberde, kimyager Steven Amendola`nın Ford Explorer model otomobili bor bileşiklerinden elde edilen yakıtla çalıştırıldığını anlatıyordu
**ABD`li kimyager Amendola`ya göre, sodyum bor hidritle çalışan otomobilin hem menzili iki katına çıkıyor, hem patlama ihtimali olmadığı için tam güvenli oluyor, hem çevre kirliliği olmuyor, hem de yakıt kullanıldıktan sonra tekrar değerlendirilebiliyor. **Benzinle çalışan otomobillerde yakıtı depolama sorunu olduğu için menzili düşüyor. Borla çalışanlardaysa bu sorun ortadan kalkıyor. sodyum bor Hidrit maddesi ile suyun oluşturduğu hidrojenin yakıt pillerine ulaşması ve açığa çıkan enerjinin mekanik enerjiye dönüşmesiyle yürüyor.
**Bor konusu özellikle son yıllarda Türkiye gündeminden hiç inmedi. Bilgisayardan silaha, nükleer teknolojiden akaryakıta kadar birçok alanda kullanılan bor, ister istemez birçok çevrenin ilgi odağı...
**Tartışmalar, bazı kişi ve güçlerin özelleştirme furyasınıda arkalarına alarak, bu cazip ve stratejik madeni `iç etmek` istediğinden, uluslararası tröstlerin Türkiye`yi bor konusunda baskı altına aldığına, bor`u devletin yeterli karlılık ve verimlilikte kullanamadığına kadar uzanıyor. **Devlet Denetim Elemanlar? Dernegi(DENETDE) Başkanı Atilay Ergüven de bor gibi hayati önemi olan konulardaki gelişmelerin Türkiye`ye geç yansımasını,
BATILILAR TÜRKİYE`YE BOR TEKNOLOJISININ GELMESİNİ ÖNLEDİKLERİ GİBİ , O KONUDAKİ ÖNLEMELERİ DE DUYUP, BORUN ÖNEMİNİ KAVRAMAMIZI İSTEMİYORLAR!` sözleriyle izah ediyor. **Dünya bor rezervinin yüzde 70`i Türkiye`de.Bizi yüzde 13`le ABD izliyor. **Rezervlerini yıllar önce kullanmaya başlayan Amerika`nın, kendi topraklarından çıkarabileceği miktar gittikçe azalıyor. Bor zengini Türkiye ise bu potansiyelini ancak ham borunu satarak değerlendirebiliyor. ** Mamul bor ürünleri üretebilmek için gerekli teknoloji Türkiye`de yok. Çünkü Batılı ülkeler bor teknolojisini bize vermeyi hep reddediyor. Ham cevher olarak adeta sudan ve kumdan ucuza sattığımız bor, bize pahalı ithal ürünler olarak geri dönüyor. Neptünyum Elementi. 93 Atom Numaralı Neptünyum radyoaktif bir elementtir ve uranyum pillerinin üretiminde kullanılır. 1940'ta California Üniversitesi profesörlerinden Amerikalı Mc Millan ve Abelson tarafından keşfedilen bu radyoaktif elementten son yıllarda enerji üretiminde had safhada faydalanılıyor. Üstelik de alternatifleri içinde en ucuza mal edilen bir ELEMENT... Peki bilin bakalım bu Neptünyum dünyada en çok nerede bulunuyor? BiLDiNiZ: Türkiye' de... Tahmin edilen rezerv ne kadar? 127.000 Ton... Sonra hangi ülke geliyor? Bulgaristan. Onun rezervi ne kadar? 2.500 Ton. Peki sahip olduğumuz Neptünyum'un değeri ne kadar?... Çok şaşıracaksınız ama 9 Trilyon $ Türkiye'nin, iç borcu: 85 milyar $. DIS Borcu 125 milyar $. Toplam; 220 milyar $. Elimizdeki Neptünyum'un değerini tekrar ediyorum 9 TRiLYON $. Yani toplam borcumuzun 40 kat fazlası. Önce Bor, sonra Toryum, şimdi de Neptünyum. Bilgilenmek ve bildirmek amacı ile lütfen sessiz kalmayınız... Pekiiii Adamlar ne diyor biliyor musunuz geçenlerde? "Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar zengin bir ülkedir" Kim işletecek bu madenleri?
NOT: BU YAZIYI BURAYA KADAR OKUDUYSANIZ, BİLİNÇLİ VE DUYARLI BİRVATANDAŞSANIZ,LÜTFEN BU YAZIYI TÜM TANIDIKLARINIZA İLETİN

Salı, Aralık 13, 2005

ilk...

uzun zaman oldu bir duraganlik var hayatimda ayni seyler tekrarlaniyor bazi anlarda insanin olur bu anlarda umutla bi isik gorur bazen bi sari papatya gorur o koskocaman yesil cimenlik icinde onlarca metre uzakta yapraklari gunese dogru yonelmis minik sari kir papatyasi o gokyuzundeki gunes goz alabigince icini istirken o yesillikteki gunese yonelmis papatyaya dogru kosmayabaslar ama belkide ruyadir hersey

nedenler nicinler nasillar yeniden nedenler bitiren insanin dimasini